İçeriğe geç

Yüzde 40 görme engelli ehliyet alabilir mi ?

Yüzde 40 Görme Engelli Ehliyet Alabilir mi? – Toplumun Gözünden Bakmak

Bir sosyolog olarak insanların yalnızca bireysel değil, toplumsal birer varlık olduğunu gözlemlerim. Her davranış, her kural, her yasak; aslında toplumsal yapının görünmeyen elinin bir yansımasıdır. “Yüzde 40 görme engelli ehliyet alabilir mi?” sorusu da, yüzeyde sadece hukuki ya da tıbbi bir mesele gibi görünse de, derinlerde kültürel normların, toplumsal değerlerin ve güç ilişkilerinin şekillendirdiği bir sorudur. Çünkü bir toplum, engellilikle nasıl ilişki kurduğuna göre, adaletin ve eşitliğin sınırlarını da belirler.

Toplumsal Normların Görünmeyen Kuralları

Toplum, “normal” kavramını belirlerken aslında kimin yeterli, kimin yetersiz olduğunu da tanımlar. Görme engelli bir bireyin araba kullanıp kullanamayacağı tartışması, bu normların en somut göstergelerinden biridir. Çünkü burada mesele yalnızca bireysel bir yetenek değil, aynı zamanda toplumun risk, güvenlik ve sorumluluk algısıdır.

Yüzde 40 görme kaybı yaşayan bireyler, tıbbi ölçülere göre “orta düzey görme engelli” grubuna girer. Türkiye’deki yönetmeliklere göre bu bireyler, görme yetilerinin seviyesine, göz doktoru raporlarına ve araç kullanımı için gerekli görsel yeterlilik testlerine göre değerlendirilir.

Ancak bu teknik değerlendirme, sosyolojik olarak çok daha derin bir anlam taşır: Toplum, “göremeyen”i değil, “görmesini istediği biçimde göreni” kabul eder.

Yani soru şudur: Gerçekten mi güvenlik kaygısıyla kısıtlama getiriyoruz, yoksa “normal” kalıplarımızı korumak için mi?

Cinsiyet Rolleri ve Görmenin Toplumsal Anlamı

Toplumda “görme” yalnızca fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda bir iktidar biçimidir. Erkekler genellikle yapısal işlevler üzerinden — yani üretim, kontrol, denetim gibi mekanizmalarla — toplumsal güç kazanırlar. Kadınlar ise ilişkisel bağlar, empati ve topluluk içi dayanışma üzerinden anlam inşa ederler.

Bu fark, görme engellilik meselesine yaklaşımda da belirginleşir.

Erkeklerin bakışı çoğu zaman “nasıl çalışır?”, “ne kadar güvenlidir?”, “sisteme uyum sağlar mı?” gibi fonksiyonel sorular etrafında şekillenir. Kadınların bakışı ise “nasıl destek oluruz?”, “nasıl birlikte hareket ederiz?”, “duygusal olarak ne hissediyor?” yönündedir.

Bu iki yaklaşım, ehliyet ve engellilik tartışmalarında da karşı karşıya gelir. Erkek odaklı sistem, ehliyeti bir “kontrol belgesi” olarak görürken; kadın odaklı yaklaşım, onu bir “özgürleşme aracı” olarak değerlendirir.

Bir kadının ya da erkeğin, görme engeline rağmen direksiyon başına geçme arzusu, aslında toplumsal özerklik talebidir.

Kültürel Pratikler ve Görme Engelliliğin Toplumsal İnşası

Her kültür, engelliliği kendi değer sistemine göre anlamlandırır. Bazı toplumlarda engellilik “yardım edilmesi gereken bir eksiklik”, bazılarında ise “farklı bir yeterlilik biçimi” olarak görülür. Türkiye’de ise her iki bakış açısı iç içe geçmiştir.

Yüzde 40 görme engelli birey için ehliyet meselesi, yalnızca teknik değil, aynı zamanda sembolik bir meseledir. Çünkü araç kullanmak, modern dünyada bağımsızlığın, özgürlüğün ve toplumsal katılımın simgesidir.

Bir kişinin direksiyon başına geçebilmesi, onun “yapabilirlik” kapasitesinin toplum tarafından tanınması anlamına gelir. Ancak bu tanıma süreci, çoğu zaman engelli bireyin kendi deneyiminden çok, toplumun korkuları ve önyargıları tarafından belirlenir.

Kültürel pratikler — örneğin “engelli birey trafiğe çıkmamalı” ya da “herkes kendi sınırını bilmeli” gibi yaygın söylemler — görünüşte mantıklı, ama özünde dışlayıcıdır. Bu ifadeler, bireyin sınırlarını değil, toplumun konfor alanını korur.

Bir Soru:

Toplum gerçekten bireyin güvenliğini mi önemsiyor, yoksa farklılıklarla yüzleşmekten mi kaçıyor?

Ehliyetin Sosyolojik Yüzü: Kim Sürüyor, Kim Yönetiyor?

Görme engelli bir bireyin ehliyet alması, teknik olarak bazı sınırlamalara bağlıdır. Türkiye’de “özel tertibatlı araç” kullanımı ya da “tek gözle görme yeterliliği” gibi düzenlemeler mevcuttur. Ancak sosyolojik açıdan bakıldığında, mesele yalnızca bir direksiyon meselesi değildir.

Bu, bireyin toplumsal özerklik hakkını talep etmesidir.

Bir ehliyet, sadece yol izni değil; aynı zamanda “ben de bu toplumun aktif bir parçasıyım” deme biçimidir.

Ehliyet sahibi olmak, modern vatandaşlık tanımının sembolik bir uzantısıdır. Dolayısıyla “yüzde 40 görme engelli biri ehliyet alabilir mi?” sorusu, “toplum, farklılıklarıyla eşit bireyleri kabul edebilir mi?” sorusuyla eşdeğerdir.

Sonuç: Görmenin Ötesinde Anlamak

Yüzde 40 görme engelli bireylerin ehliyet alması, yalnızca bir yönetmelik meselesi değildir; bu, toplumun farklılıklarla kurduğu ilişkinin aynasıdır. Erkeklerin yapısal işlevlere, kadınların ilişkisel bağlara odaklandığı bir kültürde, görme engellilik hem bireysel bir mücadele hem de kolektif bir farkındalık alanıdır.

Toplumun gerçek ilerlemesi, bireylerin ne kadar “net” gördüğüyle değil, birbirini ne kadar “anlayabildiğiyle” ölçülür.

Peki siz, bu tartışmada hangi taraftasınız? Görmeyi ölçen sistemin mi, yoksa anlamayı yücelten toplumun mu?

8 Yorum

  1. Gülşah Gülşah

    Sürücü sağlık raporu alabilmek için e-Devlet üzerinden online olarak başvuru yaptıktan sonra gerekli muayeneler için aile hekimine başvurmalıdır . Bu başvuru sırasında kimlik kartının yanında olması yeterlidir. Engellilik yüzdesi, ve üzerinde olmak şartı ile engelli bireyin üzerine araç alınabilir . Engelliler İçin Motorlu Taşıt Alımında Sunulan Hizmet ve Muafiyetler Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sss engelliler-icin-motorlu-tasi…

    • admin admin

      Gülşah!

      Önerileriniz, makalenin akışını güçlendirdi, yazıya büyük bir katkı sundu ve daha anlaşılır hale getirdi.

  2. Bekir Bekir

    Engelli ehliyeti nedir sorusuna cevap olarak ve üzerinde engelli raporu bulunanların almış olduğu ehliyet şeklinde cevap verebiliriz. Önceki süreçte H sınıfı olarak alınan bu ehliyet günümüzde ise A ve B ehliyetin bir sınıfı olarak isimlendiriliyor ve kabul ediliyor. Sürücü sağlık raporu alabilmek için e-Devlet üzerinden online olarak başvuru yaptıktan sonra gerekli muayeneler için aile hekimine başvurmalıdır . Bu başvuru sırasında kimlik kartının yanında olması yeterlidir.

    • admin admin

      Bekir! Yorumlarınız, yazının daha objektif ve dengeli bir bakış açısı sunmasını sağladı.

  3. Arzu Arzu

    b) Periferik görme alanı; yatay düzlemde her iki gözde ayrı ayrı görme alanı 120 dereceden daha az olamaz. 120 dereceden daha az görme alanına sahip olanlar sürücü belgesi alamaz . İki gözden herhangi birinde 120 dereceden az görme alanı olanlara monoküler sürücü belgesi verilir. Bu, bir gözün en az , her iki gözün ise en az görme keskinliğine sahip olması gerektiği anlamına gelir. Bu durumda da gözlük veya kontakt lens kullanarak bu standardı sağlayan kişiler, ehliyet alabilir .

    • admin admin

      Arzu! Her düşünceniz bana hitap etmese de katkınız için teşekkür ederim.

  4. Şahin Şahin

    Bu, bir gözün en az , her iki gözün ise en az görme keskinliğine sahip olması gerektiği anlamına gelir. Bu durumda da gözlük veya kontakt lens kullanarak bu standardı sağlayan kişiler, ehliyet alabilir . Engelli ehliyeti nedir sorusuna cevap olarak ve üzerinde engelli raporu bulunanların almış olduğu ehliyet şeklinde cevap verebiliriz. Önceki süreçte H sınıfı olarak alınan bu ehliyet günümüzde ise A ve B ehliyetin bir sınıfı olarak isimlendiriliyor ve kabul ediliyor.

    • admin admin

      Şahin! Sevgili katkılarınız sayesinde yazının güçlü yanları ön plana çıktı ve metin daha tatmin edici hale geldi.

Bekir için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hipercasino şişli escort
Sitemap
https://elexbetgiris.org/vd casino güncelbetexper bahissplash