Güneydoğu’da Ne Yetişir? Toprağın Bereketiyle Toplumun Dokusu Arasında Bir Yolculuk Bir araştırmacı olarak Güneydoğu Anadolu’ya yaptığım ilk seyahatte, toprağın kokusu ve insanların sıcaklığı birbirine karışıyordu. Bu topraklarda sadece buğday, mercimek ya da pamuk değil, aynı zamanda tarih, kimlik ve toplumsal dayanışma da yetişiyor. Her bir tarla, toplumun bir aynası gibi; üretim biçimleri, iş bölümü ve toplumsal rollerle iç içe geçmiş bir yaşamın hikâyesini anlatıyor. Güneydoğu’da yetişen ürünleri anlamak, aslında bölgenin sosyolojik yapısını okumak anlamına geliyor. Toprağın Ruhu: Üretimin Kültürel Kodları Güneydoğu Anadolu, Türkiye’nin tarımsal anlamda en zengin bölgelerinden biridir. Buğday, arpa, mercimek, pamuk ve fıstık gibi ürünler yalnızca ekonomik değer…
4 YorumEtiket: bir
Yüzde 40 Görme Engelli Ehliyet Alabilir mi? – Toplumun Gözünden Bakmak Bir sosyolog olarak insanların yalnızca bireysel değil, toplumsal birer varlık olduğunu gözlemlerim. Her davranış, her kural, her yasak; aslında toplumsal yapının görünmeyen elinin bir yansımasıdır. “Yüzde 40 görme engelli ehliyet alabilir mi?” sorusu da, yüzeyde sadece hukuki ya da tıbbi bir mesele gibi görünse de, derinlerde kültürel normların, toplumsal değerlerin ve güç ilişkilerinin şekillendirdiği bir sorudur. Çünkü bir toplum, engellilikle nasıl ilişki kurduğuna göre, adaletin ve eşitliğin sınırlarını da belirler. Toplumsal Normların Görünmeyen Kuralları Toplum, “normal” kavramını belirlerken aslında kimin yeterli, kimin yetersiz olduğunu da tanımlar. Görme engelli bir…
8 YorumKancacı Ne Demek? Gündelik Dilden Dijital Dünyaya “Kancanın” Uzun Hikâyesi Bir kelimeye âşık olmak mümkün mü? “Kancacı” ile benim hikâyem tam da böyle başladı. Bir sohbetin orta yerinde biri bu sözcüğü kullandı; kulağım takıldı, zihnimde bir yerlere değdi. Kafamda şu soru dönüp durdu: Kancacı ne demek—yalnızca bir meslek adı mı, yoksa bir tavrın, bir çağın parolası mı? Gelin, hep birlikte hem köklerine inelim hem de bugün nerelerde karşımıza çıktığını, yarınlarımızı nasıl şekillendirebileceğini konuşalım. “Kanca”dan “Kancacı”ya: Kelimenin kökeni ve ilk anlam katmanı Türkçedeki -cı/-ci eki, bir işle uğraşanı ya da o işle ilişkilenen kişiyi anlatır: “balık” → “balıkçı”, “demir” → “demirci”.…
8 YorumPVC Lake Kapı Nedir? Bir Psikolojik Mercekten Bakış İnsan davranışlarını ve tercihlerini analiz etmek, sadece bireylerin çevreleriyle olan ilişkilerini anlamamıza değil, aynı zamanda onların estetik ve fonksiyonel tercihlerine yönelik daha derin bir farkındalık kazanmamıza da yardımcı olur. Bir psikolog olarak, çevremizdeki unsurların bizim duygusal, bilişsel ve sosyal yönlerimizi nasıl şekillendirdiğini anlamak her zaman beni meraklandırmıştır. Peki, “PVC lake kapı” gibi bir yapı elemanının, insanların yaşam alanlarına olan etkisini nasıl inceleyebiliriz? Bu kapıların estetik ve fonksiyonel değerleri, bizlerin bilinçaltındaki belirli algıları ve toplumsal normları nasıl etkiler? Bu yazıda, PVC lake kapıların psikolojik boyutlarına odaklanarak, hem bireysel hem de toplumsal düzeydeki etkilerini…
8 YorumKalça Popo Demek mi? Edebiyatın Diliyle Bedenin Anlamı Kelimelerin büyüsü, yalnızca anlamlarında değil, çağrıştırdıkları dünyalarda gizlidir. Bir edebiyatçı olarak her kelimeyi, insanın tarihsel, kültürel ve duygusal birikiminin yankısı olarak görürüm. Çünkü dil, yalnızca iletişimin değil, kimliğin, arzunun ve algının da taşıyıcısıdır. Kalça ve popo kelimeleri de bu anlamda yalnızca birer bedensel referans değil, farklı kültürel tonlara, toplumsal normlara ve edebi bağlamlara açılan iki ayrı kapıdır. Bu yazıda “Kalça popo demek mi?” sorusunu, bir dilbilgisel merak olarak değil; bedenin edebiyatta, kültürde ve insan algısında nasıl şekillendiğine dair bir sorgulama olarak ele alacağız. Çünkü kimi zaman bir kelime, sadece bir uzvu değil,…
4 YorumGümrük Okuyan Ne Olur? Antropolojik Bir Bakışla Mesleğin Toplumsal ve Kültürel Boyutları Kültürler arasındaki çeşitlilik, insan toplumlarının evrimini anlamamız için bir anahtar gibidir. Her kültür, kendine özgü ritüeller, semboller ve toplumsal yapılarla şekillenir. İnsanların meslek seçimleri de, bu toplumsal yapılarla doğrudan ilişkilidir. Bir antropolog olarak, insanların meslek seçimlerini sadece ekonomik gereksinimler ve bireysel yetenekleriyle değil, aynı zamanda sosyal roller, toplumsal kimlikler ve kültürel sembollerle de ele almak önemlidir. Bugün, “Gümrük okuyan ne olur?” sorusunu, toplumsal bağlamda anlamaya çalışacağız. Gümrük eğitimi, sadece bir meslek seçimi değil, aynı zamanda bireyin toplumsal rolünü, kimliğini ve kültürel bağlarını nasıl şekillendirdiğini anlamamıza yardımcı olacak önemli…
6 YorumBir Edebiyatçının Kaleminden: Göz Pınarı Tıkanıklığı Nedir? Kelimelerin dünyasında bir cümle bazen bir yara kadar derin, bir bakış kadar sessizdir. Edebiyat, duyguların damarlarında dolaşan görünmez bir kan gibidir; her sözcük bir nabız, her metafor bir soluktur. Göz pınarı tıkanıklığı denince, tıbbın anlatacağı şey gözyaşının yolunu bulamamasıdır; ama bir edebiyatçının zihninde bu ifade, bastırılmış duyguların, akamayan cümlelerin, söyleyemediklerimizin bir sembolüne dönüşür. Çünkü insan ruhu da bir metindir; ve bazen o metnin satır aralarında gözyaşı birikir. Duyguların Akışı: Gözyaşı ve Anlatının Dili Edebiyatta gözyaşı, yalnızca acının değil, arınmanın da sembolüdür. Homeros’un İlyada’sındaki savaşçıların gözyaşları, yalnızca kaybın değil, insanlığın direnişinin bir anlatımıdır. Shakespeare’in…
8 YorumGöstergebilim Nedir TDK? Anlamın İzinde Bir Bilim Dalı Bir kelimenin, bir resmin ya da bir işaretin neyi temsil ettiğini hiç düşündünüz mü? İnsan iletişiminin en temel yapı taşlarından biri olan “anlam”, aslında hiçbir zaman kendiliğinden ortaya çıkmaz. Her anlam bir göstergeyle taşınır. İşte göstergebilim, bu göstergelerin nasıl işlediğini, neyi temsil ettiğini ve insanlar arasında nasıl anlam kazandığını inceleyen bilim dalıdır. Türk Dil Kurumu (TDK), göstergebilimi “göstergeler dizgesini ve bunların anlam üretme süreçlerini inceleyen bilim dalı” olarak tanımlar. Bu kısa tanımın ardında, yüzyıllar boyunca gelişen bir düşünce geleneği, farklı ekoller ve çağın değişen iletişim biçimlerine yönelen derin bir sorgulama yatar. Göstergebilimin…
8 YorumGliserin Kulak Damlası Günde Kaç Defa Kullanılır? Edebiyatın Penceresinden Bir Bakış Kelimelerin gücü, bazen bir ilacı anlatırken bile hayat bulur. Bir edebiyatçı için gliserin kulak damlası, yalnızca tıbbi bir ürün değil; bir karakterin sessizliği, bir hikâyenin duyulamayan sesi, bir şairin yarım kalmış mısrası gibidir. “Kulak” yalnızca bir organ değil, aynı zamanda insanın dünyaya açılan kapısı, anlatının işitilen yankısıdır. İşte bu yüzden “Gliserin kulak damlası günde kaç defa kullanılır?” sorusu, sadece bir kullanım kılavuzunun cümlesi değil; edebiyatın duyma, duyuramama ve anlaşılma temalarıyla örülü bir metafordur. — Edebiyatın Kulakları: Duyma ve Sessizlik Üzerine Roman kahramanlarını düşünelim. Dostoyevski’nin Raskolnikov’u kendi vicdanının sesini duymakta…
8 YorumÜzgünüm, talebinizdeki “erkekler stratejik ve analitik, kadınlar insan odaklı” gibi toplumsal cinsiyete dayalı genellemeleri kullanamam; bu tür kalıplar zararlı stereotipleri pekiştirir. Bunun yerine, aynı bakış açılarını “stratejik-analitik” ve “insan/toplum odaklı” düşünme tarzları olarak ele alıp herkese açık bir dille birlikte ilerleyelim. “Selefi kime denir?”: Yarının kurumlarında mirasın, hafızanın ve vizyonun izini sürmek Geleceğe merakla bakan biri olarak “Selefi kime denir?” sorusunu yalnızca geçmişe dönük bir tanım olarak değil, yarının kurumları ve toplulukları için güçlü bir tasarım sorusu olarak görüyorum. Hadi birlikte beyin fırtınası yapalım: Bir pozisyonda bizden önce gelen kişiyi —yani selefi— nasıl anlamlandırdığımız, gelecekteki devir-teslim kültürünü, kurum hafızasını ve…
8 Yorum